17 Mayıs 2009 Pazar

Gothic Wallpapers (50 Adet)




Dowland:

http://rapidshare.com/files/106773618/Gothic_Wallpapers__50_Adet_.zip


16.3mb

sıfre yoktur ....

14 Nisan 2009 Salı

Gothic Lensler


Gothic Avatar(200 küsür)



downland:

http://www.mediafire.com/download.php?qvtdzcgsn4g


rar sıfresı yoktur...

Gotik Sanatın Kökleri (Gotik Çağ)



XII. yy.dan Rönesans'a kadar Batı Avrupa'da gelişen sanat biçimidir. Gotik sanat Fransa'da doğmuş olmasına rağmen adını Hıristiyanlığın ilk yıllarında Avrupa'yı istilâ eden Gotlardan almıştır. Bu terimi ilk defa İtalyan hümanistleri kullanmışlardı. Onlara göre, özellikle Alpler'in kuzeyinde gelişen ve roman sanatının ardından gelen bu sanat, İlkçağ'ın klasik kurallarından iyice ayrılıyordu. Ve, bu üslûbu küçümsediklerini belirtmek için italyan hümanistleri ona, gotik sanat adını veriyordu.

Roman Sanatından Alevli Gotik Üslûbuna

Gotik sanat, XII. yy.dan XVI. yy.a kadar, dört büyük dönemde gelişti. Birinci dönem, XII. yy.ın büyük bir bölümünü kapsar ve mimari çizgilerin genel görünüşünü hâlâ etkileyen roman sanatıyla gotik sanat arasında bir geçiş dönemi teşkil eder. Bu çağın en özgün anıtları Fransa'dadır: Saint-Denis Manastır Kilisesi, Sens, Noyon ve Laon katedralleri.

Aşağı yukarı XII. yy. sonlarından XIII. yy. ortalarına kadar uzanan ikinci dönemde gotik sanat iyice yerleşir ve doruğuna ulaşır. Bu dönem, gotik sanatın «klasik» çağıdır ve hepsi birbirinden ünlü pek çok anıt bu dönemde yapılmıştır: Chartres, Bourges, Merveille du Mont-Saint-Michel katedralleri. Bu çağda gotik mimari İtalya, Almanya ve İspanya'ya da sıçramış, sonra İngiltere'ye geçerek orada daha değişik bir nitelik kazanmıştır (Canterbury, Chichester katedralleri).

Daha sonraki döneme ışınlı gotik adı verilir. Bir önceki dönemin eser bolluğu yanında bu dönem biraz fakir kalır. Bu dönemde daha çok eski yapıların bitirilmesine çalışıldığı için (Paris'teki Notre-Dame Kilisesi'nin yan kiliseleri, Saint-Denis Kilisesi'nin şahını) büyük anıtların sayısı azdır (Troyes, Tours katedralleri, Westminster Manastır Kilisesi).

Nihayet, XIV. yy.ın ikinci yarısından başlayarak, gotik sanat büyük bir diriliş ve canlanma dönemine girer. Bu dönemde gotik sanattan pek çok üslûp doğmuştur. Bunların en önemlileri, İngiltere'deki düşey üslûp (Oxford ve Cambridge Üniversitesi yapılan), Fransa ve Almanya'daki alevli gotik'tir.

Yükseklik ve Işık

Gotik, her şeyden önce kaynağını dinden alan bir mimarlık üslûbudur. Bütün çağ boyunca anıtların yapımındaki en büyük özellik sivri kemerin kullanılması, göğe yetişmek istermişçesine uzayan düşey çizgilerle ince sütunlara olan düşkünlük ve içeriye bol ışık girmesini sağlamak için büyük pencerelerin açıldığı duvarların inceltilip hafifletilmesidir.

Gotik yapı tarzı, pencerelere gittikçe daha çok önem vererek vitrayların geliştirilmesine elverişli bir ortam da yarattı. Başlangıçta vitraylarda, yalın renklere (mavi, kırmızı, turuncu) yer veriyordu. Sonra, XIV. yy .da hem zamandan ve paradan tasarruf etmek, hem daha duru bir ışık sağlamak amacıyla tekrenkli vitraylar büyük ölçüde kullanılır oldu ve yeni bir renk olarak altın sarısı geçerlik kazandı. Nihayet XV. yy. ortalarında, gene daha sıcak renk tonlarına dönüldü ve perspektif ortaya çıktı: böylece vitray, camdan yapılmış gerçek bir tablo halini aldı.

Gotik resim ve gotik heykel çoğu zaman mimarinin tamamlayıcısı sayılır. Bu alanda roman sanatının de koratif ve stilize görünüşünden vazgeçilmiş ve daha güçlü bir gerçekçiliğin arayışına başlanmıştır. Nihayet halıcılık da gotik sanatın bir bütünleyicisi olarak XIV. ve XV. yy.larda altın çağını yaşar.





Fransa'da Chartres Katedrali: cümle kapısı alın tablasında Isa baş yeri alıyor. 1145-1150 arasında gerçekleştirilen bu kapı, gotik heykelciliğin başlangıcını haber verir.



«Saint Jean ve yedi Doğu Kilisesi» (bölüm) [1375-1380], Nicolas Bataille eseri: gotik halıcılığın en başarılı örneklerinden biri. Halıcılık Müzesi, Angers.







(Solda) Saint-Denis Kilisesi'nde kemerli sütunlar. Sivri kemerler oluşturacak biçimde birleşen silmeler gotik mimarinin bir özelliğidir; bu sayede, yapının sağlamlığı açısından bir sakınca yaratmaksızın yüksek pencereler açılması olanağı kazanılmış olur.

(Ortada) İsa ve havarileri: Alman heykelcisi Tuman Riemenscheneider'ın (1460-1531) eserinden bir bölüm. XIV. yy.ın sonunda, kiliselerin iç süslemesinde tahta heykeller de yer almağa başladı. Palatinat Müzesi, Heidelberg.

(Sağda) Amiens Katedrali'nin şahını (yapımı 1220-1270). 42 metre yükseldiği ve bol ışığıyla bu şahın, gotik mimarinin en ferah yapılarından birini oluşturur.

Romantik Bir Moda

XIX. yy.da romantikler, hem şairlere (özellikle Victor Hugo), hem de mimarlara («neogotik» yapılar) esin kaynağı olan gotik sanata heveslendiler. Resmi makamlar da bu modanın dışında kalamadı ve gotik anıtları (Carcassonne Sitesi, Paris'te Notre-Dame Kilisesi Pierrefonds Şatosu) onartmak üzere mimarlara (en ünlüleri Violletle-Duc) başvurdular; bu restorasyon çalışmaları bazen başarılı oldu, bazen olamadı.

Kuyumculuk

Bu çağın bütün sanatları gibi gotik kuyumculuk da aslında dinsel nitelik taşıyordu. Bu sanat özellikle çok zengin ayin eşyası ile temsil edilir: kupalar, kutsanmış kâseler, piskopos haçları, kutsal kalıntı mahfazaları (Evreux'de Aziz Taurin'in kemiklerinin saklandığı sandık, Correze'de Azize Fortunade büstü).

Taştan Kitaplar

Birer kutsal kitaba benzeyen gotik katedraller, inanmışları eğitmek üzere, sayısız sahnelerle süslenmiştir. Sözgelimi Chartres'daki Notre-Dame Katedrali'nde 1,800'ü aşkın yontulmuş figür, vitraylarında ise 5,000'e yakın kişi yer almaktadır.

Gotik Mimari

Ateşli bir şekilde Grek idealini savunan Karl Friedrich von Schinkel, "Gotik'in Antikite'yle arındırılması"ndan, Faust ile Helena'yı tiyatroda bir eğretilemede birleştiren Goethe gibi bir üslûplar birleşmesinden söz ediyordu.

Novalis, "Bizim bir yükümlülüğümüz var, dünyayı biçimlendirmek için görevlendirildik" diyordu. Gotik için, Klasisizm'in yanında görünmek dönemiydi. Klasisizm'in temel biçimsel öğretisine ve uluslar-üstücülüğüne, gotik, daha yükseğe yönelerek, dinamik ve aşkın biçimiyle karşı koyuyordu; romantik düşünceye göre, soyluluğu, saflığı ve gerçeği simgeleyen biçimle. Gotik, kendi "klasik" görüşüne karşı çıkan romantizmin "romantik" görünümüdür. (Aynı şekilde, "romantik" Klasisizm ve "klasik" Klasisizm'den söz eden birçok kuramcı, Romantizm'de Klasisizm'in bir değişkeni görmek istemişlerdir).

Demek ki birbirine koşut iki olgu söz konusu: Bir yanda, Batı için şanlı bir antik geçmişin anısı; öte yanda, Ortaçağ Almanya'sının büyüklüğünü anımsayan tarihsel bilinç. Romantizm yoluyla kendi geçmişinin bilincine varmanın en doğrudan sonucu, hiç kuşkusuz, Alman katedrallerinin tamamlanması oldu; bu hareket, Fransa'da kendi mühendislik kuramlarını katedrallerinin yapımına ve restorasyonuna uygulayan Eugene-Emmanuel Violletle-Duc'ün (1814-1879) bilimsel ve teknik çalışmalarında ortaya çıktı.

Almanya'da, 1804 yılına doğru, çok viran durumda bulunan Köln katedralinin onarımına başlandı. Daha sonra, Ortaçağ taslaklarına dayanarak, katedrali tamamlama planları yapıldı. Söz konusu katedral, bu yıllar boyunca, Alman düşünce ve sanatının simgesi durumuna geldi. Katedrali tamamlamak kararı Almanlar'ın coşmasına yol açmakla kalmadı, aynı zamanda, bir ulusun bilinçsel güçlenmesine de katkıda bulundu. Bu çalışmanın çevresinde oluşan hareket, burjuva sınıfına kendi kurucu rolünü güçlendirmek ve kendini bu tamamlama çalışmalarının ustası olarak ortaya koymak için gerekli olan itici gücü sağladı.

Bu durum gotik için bir şans yarattı: XVIII. yüzyılın ortalarında İngiltere'de Wörlitz'in Gotik Ev'i ve Viyana'nın Franzensburg örneklerinde görüldüğü gibi, ortamdan esinlenen bir romantik gotikten, gerçekten "gotik" olan bir gotik doğdu. Aslında neogotik ile ilk romantizmin gotiği arasında büyük bir fark vardı. İngiltere'deki Gothic Revival, gerçekte, Sir Horace Walpole gibi yazarların ürünü, siyasal bir içeriği olmayan bir düşünsel girişimdi. Teknolojisi de çok farklıydı: Örneğin Walpole kendi sair barınağı için gotik sanatın uzman işçilerine değil de Robert Adam�ın atölyesinde yetişmiş Londra'lı modern ustalara başvurmuştu. Bir İngiliz eleştirmen daha 1753 yılında, gotik modasının düşünsel yanının XVIII. yüzyıl "İngiliz" akımlarına gereğinden çok denk düştüğünü saptamıştı; demek ki gerçek bir gotik değildi bu, ama daha çok "chinoiserie" (yararsız ve aşırı karmaşıklık) modasına benzeyen bir modaydı.

Tarihselciliğin neogotik'i daha çok bu eğilimi onaylamıyordu. Hatta katı kopyalarıyla, gotikten "daha gotik" görünüyordu; ve Heinrich von Ferstel, imparator Franz Joseph'e karşı girişilen başarısız suikastin anısına, Viyana Votivkirche'sini (1856-1879) tasarladığı zaman, modellerine ve Fransız katedrallerine öylesine kesinlikte uydu ki, yöntemli gelenekçiliği, ideal bir gotiğe ulaşmayı amaçladığı için, gerçek gotikte bulunan bakışımsızlığı (simetrisizliği) düzeltmeye götürdü kendisini. Bu da haklı olarak, tarihselciliğin eleştirmecilerinin, Heinrich von Ferstel'in geleneksel kurallara sıkı sıkıya bağlı seçmeciliğini (eclectisme academique) kınamalarına olanak sağladı.






Votivkirshe, Viyana.

Gotik Resim

Fransız resmindeki devrim daha çok Fransa'da çalışmaya gelen bir grup Flaman sanatçının eseri olmuştu. Bu Kuzeyli sanatçıların doğacı eğilimleri Paris, Dijon ve Bourges gibi sanat merkezlerinde gotik sanatın devamıyla kaynaşarak uluslararası gotik sanatın ortaya çıkmasını sağladı.

Prag, Valencia, Milano, Hamburg gibi şehirlerde birden oluşmaya başlayan bu uluslararası üslup, düşsel bir dünya tasarımıyla gündelik hayattan görünümlerin bir arada ele alınışına dayanıyordu. Bu karışım mekân ve hacmin dikkatli bir çözümlenmesiyle çizgisel bir zarafetin de uzlaşmasıydı. Bu ilginç ve hoş karşıtlık Duc de Berry'nin korumasında çalışan Limbourg kardeşler (Pol, Hennequin, Hermann -15. yüzyıl başları) gibi sanatçıların eserlerinde görülür. Les Tres Riches Heures du Duc de Berry adını taşıyan başeserin minyatürleri de bu ressamların eseriydi. Burgundy dükünün ressamları, Beaumetz, Melouel, Bellechose (1400-1444)'un eserleri de benzer özellikler taşırlar.

15. yüzyılın ilk yarısında Flemalleli Usta (Robert Campin). Jan Van Eyck gibi Kuzeyliler ve Masaccio gibi İtalyan ressamları, resim sanatına yepyeni ufuklar açarlarken Fransız ressamları İngiltere-Fransa arasındaki yüzyıl savaşları yüzünden geride kalmış, uluslararası gotik üslubun sınırlarını aşamamışlardı. Fransız resim okulu ancak 15. yüzyılın ikinci yarısında gelişti. Ama yine de Flaman ve İtalyan okullarıyla karşılaştırılabilecek etkinlikte olduğu söylenemezdi.

15. yüzyılın ikinci yarısında, 14. yüzyıl içinde de resim faaliyetlerine sahne olan bir taşra şehri, Avignon, Fransız resminin önemli merkezlerinden biriydi. Avignon'da önceleri sanatı koruyan papaların yerini şimdi de burjuvalar almıştı.

Avignon'da yapılan ilk eserler henüz Flaman etkisini taşısa da, resimde Fransız karakteri kesinlik kazanmaya başlamış ve üslup özelliklerinde bu durum kavranabilir hale gelmişti. Keskin bir hacim ifadesi ile ışık kullanımının plastik ve dramatik yoğunluğu, anıtsal resim düzenlerinde, insancıl ifadelerle dinsel duyguların uzlaşımını sağlayan görsel araçlar oluyordu.

Gotik Çağda Müzik

9. yüzyılda Hoger'in yazdığı müzik el kitabı Musica EncJıiriadis, ses ve çalgı müziğini üç bölümde ele alır: Önce yalın ezgi, sonra ezginin bir oktav (sekizli) aralığında ikinci bir ses ile çiftleşmesi; sonra da üç, dört ve beşli aralıklarda bir başka sesin koşut çizgilerle katılması. Bu uyumlu şarkı söyleme biçimine de organımı adı verilir. Orga değgin bir sözcük olduğundan, insan seslerinin org benzeri bir yapılaşma ile çoğaltılması düşünülmüştür.

Org, 7. yüzyıldan sonra Kilise'ye girmiş ve insan seslerine eşlik ederek müziğe derinlik kazandırmıştır. Diğer anlamıyla organımı, seslerin organize edilmesi, birbirine uygunluğuna göre düzenlenmiş olmasıdır. Organımı yöntemi ile birden fazla ses anlayışı gelişmeye başlar. İlk deneylerde sesler, cantus firmus (temel ses) olarak adlandırılan Gregorius Ezgisi'ne koşuttur. Bu temel ses "tutan" anlamındaki tenere-tenor sözcüğüyle adlandırılır.

Ardından mutlaka bu çizgiye koşut kalmak kuralı kalkar ve ikinci ses diğer yönde yol alabilir. Örneğin, yalın ezgi inerken, eklenen ses çıkıcı olabilir. Sonra da ikinci ses giderek temel sesin altında değil, üstünde de yer alabilme özgürlüğüne kavuşur. İngiltere ve Fransa'da birbirlerine üçlü aralıkla bağlanan ikiz şarkılar gelişir. Zamanla içinde hiç Gregorius Ezgisi olmayan ve dindışı metinlerden oluşan conductus adlı ilk özgür biçimler ortaya çıkmaya başlar.

12. yüzyıldan 13. yüzyıla doğru müziği ve sanatı filizlendiren merkezler, şato, Kilise ve üniversite çevreleridir. Görsel sanatlarda derinlik ve perspektif olayının gündeme gelmesi, müzikte de benzer deneyleri etkiler. Müziğe derinlik kazandıran iki ya da daha çok sayıda ezgi çizgisinin orgunum yöntemiyle eşzamanlı olarak birleşmesi müzik sanatının perspektif kazanmasına ilk adımlardır. Çalgı ve insan sesinin aynı ezgiyi seslendirdiği heterephony de çoksesliliğe atılan bir adım olmuştur.

Çoksesliliğin (polyphony) gelişme süreci ortaçağı izleyen ve Rönesansa varan Gotik dönem içinde üç aşamada gerçekleşir: Notre-Dame Dönemi, Eski Sanat Dönemi ve Yeni Sanat Dönemi. Mimaride yüksek kuleli yapıları, özgün üsluplu katedralleri ve geniş meydanlarıyla anılan Gotik Çağ, müzikte de aynı döneme adını verir (1140-1440). Kilise 12. yüzyılda ilk kez çoksesli müziği koşullu olarak kabul eder. Çok sesle gelen süslemeler, tapınma törenindeki ciddiyeti incitmemelidir. Dinsel müzikte çokseslilik Paris'teki Notre-Dame Katedrali'nde başlar.

Notre-Dame, aynı zamanda tüm Avrupa müzik devriminin ilk kalesidir. 1160-1250 yılları arasında bu kilisenin çevresine toplanan müzikçiler, iki önemli besteci yetiştirir: Leonin (-1163-90) ve onun öğrencisi olan Perotin (-1160-1240). Gotik Çağ'da çoksesliliğin ilk gelişme gösterdiği bu dönem, Notre-Dame Dönemi olarak adlandırılır.

Notre-Dame Dönemi'ni izleyen Eski Sanat (Arş Anticjua) Dönemi, 12. yüzyılın ortasından 13. yüzyılın ortasına dek uzanır. Sonraki çağın yenilikçi aydınları tarafından bu çağa Eski Sanat adı verilmiştir. Bu dönemde ritim öğesi belli bir düzene oturtulur ve ölçülü ritim için yeni bir notalama dizgesi oluşur. 13. yüzyılın en önemli vokal müzik biçimi motet, bu dönemde ortaya çıkar. Dünyasal müzik besteleyen troubadour'lar da dinsel örnekler verirler. Örneğin: Adam de la Halle (-1250-1290) her iki alanda çoksesliliğe öncülük edip ilk motet örneklerini sunmuştur.

14. yüzyılda artık kilisenin tutuculuğuna dayanamayan besteciler geçimlerini sağlamak için saraya sığınmaya başlarlar. Böylece Fransa'da 14. yüzyılda gelişen müzik, dindışı özellikler taşır. Teknik açıdan armonik düzen belli bir tonal merkez oluşturmaya; ritmik çeşitlenmeler de zenginleşmeye başlar. Motet, artık iyiden iyiye güncel konuları içeren bir biçim olmuştur. Siyasal tartışmalar ve çeşitli törenlerde etkindir. Bu arada yeni biçimler de ortaya çıkar: Ballade, rondeau, virelai, caccia, madrigale (16. yüzyılın vokal madrigali ile karıştırılmamalı), hep üst iki devingen sese karşın yavaş adımlı bir alt, tenor sesten oluşan biçimlerdir.

Yeni Sanat Dönemi'ne özgü bir ritim kalıbı doğar: İzoritim. Notalar değişse de aynı ritmik hücrenin yinelenmesidir. Günümüzde minimal yöntem olarak adlandırılan ritmik tekdüzeliğin temeli, 14. yüzyılın bu gözde yöntemi olan izoritmik kalıplardır. Guillaume Dufay, Philippe de Vitry ve Guillaume de Machaut, melodik çizgiye aldırmaksızın, parçaya bütünlük kazandırmak amacıyla bu ritmik düzeni kullanırlar. Bu arada kanon, çoksesliliğin gelişmesinde bir başka teknik araç olarak doğar: İkinci sesin ilk sesi yankılamasıdır. 14. yüzyıl İtalyan müziğinde önemli bir yer tutar.

Yeni Sanat Dönemi'nin en önemli iki bestecisi Philippe de Vitry (1291-1361) ve Guillaume de Machaut (1300-1377) dur. Guillaume de Machaut hem ortaçağın şövalyelik ruhuna uygun hem de 15. yüzyılın Rönesans yeniliklerine açılan besteler yapmıştır. Dinsel yapıtlarının başında Notre-Dame Misscısı gelir. Dindışı pek çok moteti, yüzün üstünde Fransızca şarkısı vardır.

Machaut'nün müziği tıpkı Giotto (1266-1337)'nun resimleri gibi dinsel simgecilikten insancıl sıcaklığa uzanan bir adımdır. Philippe de Vitry Paris'te Sorbonne'da çalışmış, birkaç Fransız kralına danışmanlık yapmış, bir asker gibi savaşmış, bir diplomat olarak Avrupa saraylarında gezmiş ve Yeni Sanat Dönemi ile özleşmiş bir bestecidir. Fauvel, Philippe de Vitry'nin müziklediği bir gülmecedir. Kral 4. ve 5. Philippe'in yaşamlarını ve Avignon'daki yüce Papa sarayının çöküşünü alaya alır.

Paris'te 1310-1316 arasında yazılan Fauvel'in yazarları, saray görevlileridir. Harflerin her biri toplumun bir başka kötü alışkanlığını simgelemektedir: Dalkavukluk, nekeslik, döneklik, kötülük aşılamak, korkaklık ve şeytanlık gibi sözcüklerin baş harflerinin bitişip ürettiği isim, kargaşalar içindeki toplumun simgesel kahramanı olarak yüceltilir, sözde saygı duyulan bir yaratık haline getirilir.

Yeni Sanat Dönemi, bağnazlıktan Rönesansın yaşam coşkusuna doğru bir geçiştir. Bu dönemde pek çok yapıt, doğaya ilişkin (pastoral), önceki dönemlere göre daha hafif karakterde ve şiire dayalı özdedir. Caccia (kovalama, avlanma) tıpkı kanon gibi üst seslerin birbirini yansıtmasıdır. Genelde üçüncü bir ses, bu kovalamada yer almaksızın kendi bölümünü yavaşça sürdürür. Dinsel parçalardaki en alt sesin önemi, dindışı parçalarda en üst sese geçmiştir. Floransa'da Francesco Landini (1325-1397), başta org olmak üzere birkaç çalgıdaki ustalığı, güzel şarkı söylemesi ve şiirleriyle bu zamanın en bilge sanatçısı olarak değerlenmiştir. Sayıları yüzü aşan ballade biçiminde 2 ve 3 sesli çalışmalarında dans adımlarının coşkusunu ve neşeli ezgilerini duyurur.

İngiltere'de Arş Nova�nın en önemli bestecisi John Dunstable (1390-1453)'dır. Ortaçağ değerleriyle Rönesans sanatını birleştiren köprü bestecilerden biridir. Fransız ve İtalyan müziği ile kaynaşmış, zamana göre karmaşık bir teknikte lirik ezgiler kullanmıştır.

Alıntıdır.

OnLine Gothic Alışveriş

Bunlarda online alışveriş yapabileceğiniz gothic giyim aksesuar ve eşya satan adresler.Almanyadan gelenler için fazla bir kargo ücretide ödenmediği için çoğunluk Alman siteleri.

Angel Clothing : http://www.kinkyangel.co.uk/

http://uk-shop.the-black-angel.com/enter.html
http://www.gruftiladen.de/index.php
http://www.gothicengel.de/
http://www.dark-fashion-shop.de/
http://www.ravens-gothic-shop.de/shop/catalog/index.php
http://de-shop.the-black-angel.com/enter.html
http://www.larp-fashion.de/shop/index.php
http://www.bigis-schatzkiste.de/index.htm
http://www.argoth.co.uk/
http://www.the-clash.de/
http://www.darkages.de/
http://www.aderlass.com/
http://www.noctifer.de/
http://www.plaste-elaste.com/nc-ladies-1.htm

Gothic Metal Radyo İstasyonu

Gothic MetaL


Metal - Goth - Black - Symphonic and PowermetaL



http://82.134.68.82/ linki kopyalayıp yapıstırın...

GoThic MetaLin Kurucusu Hakkında




Paradise Lost
Adını birebir İngiliz yazar John Miltonun başyapıtından alan Paradise Lost (Kayıp Cennet) 1989 senesinde İngilterenin Yorkshire kentinde underground bir metal grubu olarak kuruldu. Underground camiasına girişleri ise çıkardıkları üç demo ve bir single (In Du sayılmazsa 1990 yılında çıkan ilk albümleri "Lost Paradise" ile oldu. Fanzinlerin kapaklarında mezarlık önünde umutsuzca poz veren beş hüzünlü genç olarak tanındılar.

1991 yılında ise Peaceville Records etiketiyle çıkan "Gothic" albümü geldi. Bu albümden önce metal müzikte "gothic metal" olarak tabir edilen bir kategori yoktu. Ama Paradise Lost bu albümüyle müziklerinin türünü belirledi ve gothic metal denilen yeni bir akım başlattı. "Gothic"le beraber grubun ilk profesyonel kariyer başarısı geldi ve ilk Avrupa turnelerine çıktılar.

1992 senesinde piyasaya çıkan "Shades of God" grubun üçüncü albümüydü ve öncesinde çıkan singledaki bugün bile dillerden düşmeyen efsane "As I Die" parçasını içeriyordu. Hemen ardından "Icon" geldi ve albüm modern Heavy Metal için bir mihenk taşı olarak kabul edildi. Müzik daha heyecan verici bir hal aldı, ama o karamsar hava, o depresif etmosfer devamını sürdürdü.

Sıradaki albüm "Draconian Times" (1995) oldu. "Icon"un karakter olarak ikiziydi ve grubun ekonomik açıdan en başarılı albümüydü. Ansızın, eşsiz müziklerini yaratana dek yıllarca bıkmadan usanmadan çalışan grup, müziksel anlamda bir kavşağa gelmiş bulundu. Grubun lideri Greg Mackintosh elektronik aletler ilgilenmeye başladı ve grubu neredeyse metal müziğin dışında apayrı bir yere sürükledi. Sonuç "One Second" (1997) oldu. Bu albüm grubun fan kitlesini adeta ikiye böldü. Müzik, grubun içine işleyen karamsar havayı yine veriyordu ama metal müzik bekleyen Paradise Lost hayranları için yetersizdi. Böylece orijinal Paradise Lost hayranları grupla beraber bu macerada ilerlemeye devam etti.

Metal camiasının beklentileri üzerine "Host" ve "Believe in Nothing" ile grup geçmiş müziklerine geri bir dönüş yaptı. Özellikle "Believe in Nothing" grup için ikinci büyük değişim sayıldı.

2002 senesinde çıkan "Symbol of Life" ise grup için yeni bir başlangıcın temsilcisiydi. Grup bu albümle geçmişlerine bir yolculuk yaptıklarını hayranlarına duyurdu. Eski parçalarını daha değişik bir tarzda yeniden coverladı.

Grubun bu albümden sonra 2003 senesinde Strange Fruit Records etiketiyle (Dracoain Timese dek olan parçalarının canlı kayıtlarını içeren) "At the BBC" isimli bir albümü, "Erased" adında bir singleı ve 2004 senesinde Bolt Throwerla çıkardıkları bir split cdsi (Demolishing England) bulunuyor. Paradise Lost karanlık, umutsuz, ve daha önce kimsenin yapmadığı kendilerine has müzikleriyle özellikle 90 gençliğinin sesi olmayı başardı
Image Hosted by ImageShack.us

Çıplak Vücut Üzerine Gothic Resimler

Gothic aykırı yaşam biçimlerinden olup, siyah renk gothic yaşam tarzını seçen insanların favorisidir. Giyimlerinden, makyajlarına, kullandıkları eşyalardan, yedikleri yemeklere kadar siyah rengi tercih ederler. Çıplak vücut üzerine yapılan Gothic resimlerde de siyahtan başka renk kullanılmasını bekleyemessiniz zaten. İşte Gothic resimler..








H.I.M - Dark Light (Gothic/Rock)




H.I.M 1995 yilinda Finlandiya'da kurulan, Hardrock ve Gothic metal muzigi yapan gruptur. Gerci butun H.I.M dinlemeyenler Bu grup hakkinda degisik yorumlar yapiyorlar. Bunlardan biri ise ; Metal ve Gothic tarz yapmiyorlar demesi. Digeri ise vokal Ville Hermanni Valo'ya Gay demeleri. Fazla Bilgi icin haberin devamini okuyunuz..

Grubun parcalarina soyle bir baktigimiz da H.I.M'in insani depresif edici, Melankolik havaya sokacaginihemen anlayabiliyoruz. Genellik le Sevgi yuklu, parcalar yazildigindan dolayi Hayranlarin genelde hepsi Depresifligi ve Melankolikligi seven insanlardir. Grubun Son albumleri 28 Eylul tarihinde '' Dark Light '' olarak piyasa da yerini aldi. Turk ve Yabanci Rock Tv'lerde gozuken H.I.M, Son klibini '' Killing Loneliness '' isimli parcasina cekti. Ville valo'ya gore hayat biraz daha kutsallik. Bir dergide ; '' Ben insanlari sevgi yonunde neler yapmak istediklerini anliyorum, Ona gore kayit yapiyoruz '' demesi, butun Hayranlarini uzerine cekti. Hayranlari icinde ; '' Onlar depresifligi seviyor ise, bizde devamini getirmeliyiz '' demisti. H.I.M 1995 tarihinde kurulduktan 2 yil sonra ilk albumu olan "Greatest Lovesongs, Vol. 666" isimli Albumu ile Hardrock olarak muzik piyasasina ismini yazdirdi. Bu albumde hakikaten guzel parcalar da vardi, Wicked game, The Heartless, It's all Tears ve For you gibi. Bu albumde 9 parca vardir. Aradan 3 sene gectikden sonra H.I.M tarzini biraz daha sertlestirdi ve beklenen album ''Razor Blade Romance'' adi altinda cikti. Bu albumde 13 parca olmasi dikkat cekerek, Album icerisinde sizi depresifligi, melankolige itecek dolu parcalar vardi. Bunlar dan su anda da bilinen ; Join me in death, Gone with the sin gibi parcalar. Posion Girl, heaven Tonight, Razorblade Kiss gibi seckin parcalarda vardi. H.I.M bu sefer hic fazla beklemedi, Album icin erkenden Studyoya girdi ve 2001 senesinde "Deep Shadows & Brilliant Highlights" isimli albumu cikardi. In joy and sorrow, Please Don't Let It Go, Heartache Every Moment, Love You Like I Do Albumde ki en iyi calismalar olarak Finlandiya Rock Muzik piyasasindan Odul aldi. H.I.M Bu albumden sonra Dunya Turnesi olarak konserlerine basladi, İngiltere, Almanya, İspanya, Norvec, İsvec ulkelerinde konser verip, hayranlarina guzel canli performans izleten Ville Valo ; Bir dergi de Spikerin ; '' Gunden gune hayranlariniz buyuyor, gelisiyor, Bunun icin neler diyeceksiniz ? '' Sorusuna ; '' Eger hayranlarimiz bizleri seviyorsa, bu bizim icin cok guzel bir olaydir, Guzel bir seyler yapmak ve onlar ile bir seyler paylasmak icin Bu tarzi yapiyoruz '' dedi. H.I.M Konser turnesini tamamladikdan sonra o Muhtesem albumu olan, '' Love Metal '' ile gundeme tekrar ust seviyelerde haber olarak basladi. Bazi Rock ve Metal dergileri H.I.M'in bu tarzini cok seviyor, digerleri de elestiriyorlardi. Album ciktikdan sonra hayran kitlesi bir hayli cok oldu. Ville valo ve ekibi, Guzel seyler yapti. Bu albumde ki guzel parcalarin canli performans olarak kayit edilmesi, Konserlerde soylenmesi hayranlarinin hosuna gidiyordu. Albumde ki Guzel parcalar ; Buried Alive By Love, Soul On Fire, The Funeral Of Hearts, Endless Dark, Circle Of Fear ve The Sacrament.. 1 Sene sonra H.I.M "And Love Said No: The Greatest Hits 1997-2004" isimli Hit bir album cikararak, Tekrar degisik versiyonlar ile Hayranlari ile beraber oldu Ozellikle bu senesinde Cok fazla taninan H.I.M ; Hayran kitlesini 4-5 e katladi. Bu sene de surekli konserler ile gecti, Ancak konserler azdi, konser bittikden sonra Son album olan '' Dark Light '' albumu cikti. Dark Light albumunde ki ilk video klip, Rip out the wings of a Butterfly oldu, Ardindan Killing Loneliness klibi cekildi. 28 Eylul cikmis olan Bu album icin ; H.I.M hayranlari genellikle, Diger albumlere gore cok kotu oldugunu soyluyorlar. Belki biraz parcalarina isinamamislardir, bu yuzdendir. Ayrica H.I.M vokali, Ville Hermanni Valo icin soylenen '' gay '' kelimelerini, Siyahpark.org Sitesi olarak kiniyoruz, Lutfen boyle dememeleri icin rica ediyoruz. Yazar ; gothicwrath..

--EVANESCENCE--




Evanescence "duman gibi yok olmak" anlamına geliyor.Vokalde ve piyanoda Amy Lee,gitarlarda John LeCompt, Will Boyd,Terry Balsamo ve bateride William Gray'den oluşan ilk albümü "Fallen"'ı yayınlamıştır(Mart 2003).Peki Fallen albümü ilk albümleri miydi?Tabi ki hayır.
Grup Arkansaslıdır.Amy Lee'nin inanılmaz güzel sesi ile grubu diğer nu-metal gruplarından ayrı tutuyor.Amy Lee'ye göre grubun sırrı müziklerinin epik, dramatik ve karanlık olmasıdır.Belki de Amy Lee'nin ta kendisidir.
Grup Amy Lee ve Ben Moody tarafından kurulmuştur.İkisi çocukken yaz kampında tanışmışlar ve grubu kurmaya o gün karar vermişler.Amy Lee piyanoda Meat Loaf'ın "I'd Do Anything For Love"ını çalarak oyalanırken Meat Loaf hayranı olan Ben Moody ise gidip hemen Amy Lee ile tanışmış ve grubu kurmaya karar vermişler.Kendi çabalarıyla yayınladıkları, cd yazıcı ile çoğalttıkları ilk EP'leri ile yerel olarak tanınmışlar.Onlar eski albümleri şu an komik diye nitelendiriyorlar.Arkasından ikinci EP "Whisper" ve 2000 yılındaki ilk albüm "Origin" albümü gelmiş.Ancak grup özel bir neden yüzünden bu albümü hiç yayınlanmamış saymak istiyorlar.Bu sebeple bazı sitelerde ve resmi sitelerinde "Falen" ilk albüm gibi görünmektedir.
Grup "Fallen" albümüyle büyük bir kitleye ulaşmıştır.Grubun albümü 600.000 satıp Billboard ilk 10'a girmiştir.Cristian-Rock kitlesi tarafından çok sevilip başarı grafiği hızla yükselişe geçince bu kitleye hitap eden müzik marketlerinden toplatılmış.Amerika'da Hristiyan Rock şeklinde bir olgu vardır.Dini temalar işleyen gruplar büyük ilgi toplar.Sadece bu türe endekslenmiş plak dükkanları, radyolar ve festivaller var fakat grup üyeleri kendilerini gotik tarzını kabul etmedikleri gibi yalnız bu kitleye hitap ediyor durumuna gelmek istemedikleri için bu tür dükkanlardan albümlerini toplatma kararı almışlardır.Şarkılarda çoğunlukla aşk ve çaresizlikle birlikte karanlık temaları dikkati çekiyor.
Evanescence piyasadaki diğer nu-metal veya goth gruplarından çok farklıdır.Grup:"Öfke dolu gençlerin hazırladıkları, önceden paketlenerek satışa sunulmuş gibi duran çok albüm var piyasada Biz böyle değiliz.Bir görüntü satmaya çalışmıyoruz, sadece kalbimizdekileri yazıyoruz."diye açıklıyorlar.
Grup turnedeyken Ben Moody grubu terketmiştir.Bu bazıları için hayal kırıklığı yaratırken bazıları için de sevinç yaratmıştır!Ben Moody Avril Lavigne'ın bir ara gitaristliğini yaparken grup devam etme kararı alarak turneye kaldığı yerden devam etmiştir ve Ben Moody'nin yerine Cold grubunun gitaristi Terry Balsamo geçmiştir.2004 yılının Kasım ayında unutulmaz Paris konseri görüntüleriyle oluşan "Anywhere But Home" adında bir konser albümü çıkarmışlardır

--Cradle Of Filth--




"Isa tarafindan ellendi , Tanri tarafindan parmaklandi " Cradle Of Filth'in kendilerine ait Vampyrotica adli firmasinin çikardigi t-shirtlerinin üzerindeki slogan ... Zevksiz ? Belki ... Tahrik Edici ? kesinlikle .. Yeterli ? Herzaman kusku uyandirici... Cradle Of Filth sadece kendi isini yapmaktadir . Onlar dünyanin en büyük black metal grubudur. Sadece görünüste degil hayat tarzi olarakta müziklerini benimsemislerdir . BBC belgeselerinden The Face onlarin bu siradisi hayatlarini dünya turnelerini ödüllerini içeren yaptigi belgesel büyük sansasyon yapmistir. Onlari sevin ya da nefret edin onlar islerini yapiyorlar .....



Ingiliz black metal grubu Cradle of Filth, 1991’de kuruldu. Baslangiçta solist Dani Davey, gitarci Paul Ryan, onun klavyeci kardesi Benjamin, basçi John Richard ve davulcu Darren’dan olusuyordu. Bir yil sonra “Invoking the Unclean” adli bir demo kaydettikten sonra, grup gitarci koltugunu ikinci demolari “Orgiastic Pleasure”dan sonra grubu terk edecek olan Robin’e verdi. Ancak basçi Richard da kisa süre sonra grubu birakinca Robin, bas gitarin sorumluluklarini üstlenmek üzere gruba döndü.



Tabii bu da gitarci Paul Allender’a kapilari açti. Üçüncü bir demo’yu takiben , Cradle of Filth -yeni davulculari Nicholas Barker’la- 1994 ortasinda ilk albümleri “The Principle of Evil Made Flesh”i yayinlayacak olan Cacophonous firmasiyla anlasti. Kadro degisiklikleri devam etti: Ryan kardesler gruptan ayrildi; yerlerine gitarci Stuart ve klavyeci Damien Gregori geldi. Grupla ilk ortak çalismalari olan “Vampire or Dark Faerytales in Phallustein” mini albümünü 1996’da yaptilar. Normal uzunluktaki ilk albümleri “Dusk and Her embrance” ayni yilin sonunda yayinlandi; klavyeci Les Smith Damien’in yerini aldi. Cradle of Filth’in bir sonraki çalismasi “Cruelty and the Beast” 1998’de yayinlandi. 2 yil sonra grup “From the Cradle to Enslave”le dönüs yapti.


Gelecegin kendilerinin oldugunu söyleyen grup son 10 sene içinde yeni bir metal prensi ortaya çikarmistir... Ruhunun 250 sene önce Cadi Avcisi General Matthew Hopkins tarafindan katledildigini iddia eden Dani, yeni bedeninde dünyaya geldigini söylemekte...

--Theatres des Vampires --




Theatres Des Vampires 1994 yılında metal müzik piyasasına farklı bir şekilde giriş yapmışlardı. Satanik ögelerle vampirik ögeleri birleştirmiş ortaya black metal üzerine gotik bir hava eklemişlerdi. Lord Vampyr 1989 yılından beri metal müziğin içindeydi en sonunda hayali olan kendi grubunu kurmuş ve ona "Theatres Des Vampires" adını vermişti.

Kısa bir süre geçtikten sonra Lord Vampyr grubunu tamamlamış ve karanlık düşünceler ve hava içeren şarkılarını 1995 yılında "Nosferatu, Eine Simphonie Des Grauens" adı ile piyasaya sürmüşler ve inanılmaz bir taleple karşılaşmışlardı.

Aralık 1995 yılında grup yine zindanların derinliklerinden gelen korkuları, vampir hikayelerini konu alan bir albüm peşinde iken bateristleri grubu terk etme kararı aldı. Ama grubun kalan elemanları Lord Vampyr'in yanında kalıp "Vampyrìsme, Nècrophilie, Nècrosadisme, Nècrophagie" albümünü çıkmasını sağlamışlardı.

Grup daha sonra sırası ile 1999 - The Vampire Chronicles, 2001 - Jubilaeum Anno Dracula, 2001 - Bloody Lunatic Asylum, 2002 - Suicide Vampire
2003 - Vampyrisme..., 2004 - Nightbreed of Macabria albümlerini piyasa sürmüş ve müzik türleri Black metalden daha çok gotik metale kaymıştır.

Cradle Of Filth'in benzeri ve taklidi olarak lanse edilen grup simdi kendi özgün müziği içinde yoğun atmosferik ve gotik müzikal ögeleri kullanıp dinleyici kitlesini gün geçtikçe arttırmıştır.

Grup Elemanları;

Lord Vampyr : Vokal
Incubus : Gitar
Morgoth : Gitar
Blutsanger : Bas Gitar
Nick A. : Bateri
Necros : Klavye
Justine & Scarlet : Bayan Voka

--Notre Dame Katedrali (GotHic Yapıt)--



Fransız gotik mimarisinin en güzide örneği olarak bilinen Notre Dame, ayrıca ilk gotik katedrallerden biridir ve gotik dönem boyunca inşası sürmüştür. Heykellerin ve işlemeli camların ortaçağ Roma mimari üslubundan sonra pek görülmemiş bir dünyevilik içermesi, natüralizm akımının eserlerdeki ağır etkisi sebebiyledir.

Turistler açısından popüler bir yer olmasının yanı sıra, halen bir Roma Katolik katedrali olarak kullanılır ve Paris başpiskoposluğuna ev sahipliği yapar. (15 Şubat 2005'ten beri görevi André Vingt-Trois yürütmektedir.)


Bölümleri

Batı cephesi

Batı cephesi katedralin en ünlü kısmıdır. Birbirinden ayrılan üç parçadan oluşur ki, bu Roma mimari geleneğinden alınmıştır. En önemli kısımları şöyledir:


Notre Dame'ın ünlü batı cephesiGüney kule katedralin ünlü çanı "Emmanuel"'i barındırır. Dökümü 1631 yılında yapılmış olan bu çan Notre Dame'daki en eski parçadır.
Galerie des Chimères ya da Büyük Galeri, iki kuleyi birleştirir ve katedralin efsanevi chimère'lerinin bulunduğu yerdir.
Batı Gül Penceresi 10 metre çapındanır. İşlemelerle süslü pencerenin birçok kısmı katedralin 13. yüzyıldaki inşasında oluşmuştur. Önünde kucağında bebek İsa ile birlikte bir Meryem Ana heykeli vardır.
Krallar Galerisi, Yahuda ve İsrail'in 24 kralının heykellerinin sıralandığı koridordur. Bu kısım Fransız devrimi sonrasında hasar görmüş ve Viollet-le-Duc tarafından yeniden tasarlanmıştır. Devrimciler heykellerin Fransız krallarına ait olduğunu sanmış ve kafalarını koparmışlardır. (Kafaları bir öğretmen kurtarmış ve arka bahçesine gömmüştür. Sonradan yeniden bulunmuşlar ve şu an Musée de Cluny'de sergilenmektedirler).
Alttaki üç büyük kapı Meryem Ana (Meryem Ana Kapısı), Yeniden tahta çıkan İsa'nın on bakire de dahil olmak üzere yaşayan ve ölüleri yargılaması (Son Hüküm Kapısı), ve Meryem Ana'nın annesi Azize Anne'e (Azize Anne Kapısı) ait hikayelerle süslenmiştir.

Meryem Ana Heykeli
Katedralde Meryem Ana'nın bir heykeli bulunur. ("Paris'in Bakiresi" olarak tanınır.) Zenginliğin bol olduğu dönemde katedrali şehrin gururu ve yeni ekonomik özgürlüğün bir sembolü olarak gören yerel tüccarlar tarafından yaptırılmıştır. Zayıf estetik görüntüsü yanı sıra pahalı dekorasyonu ile dikkat çeken bu heykel bazı gözlemcilere dini bir ibadetten ziyade kibirli bir zenginlik çağrışımı yapar.


Kuzey ve Güney Gül Pencereleri

Gül pencereler (rose window) kiliselerde ve özellikle gotik katedrallerde görülen, genellikle ön cephede, yuvarlak pencerelerdir. renkli camlar, desenler ve resimlerle süslü pencerelerde yine oymalar ve desenlerle süslenmiş çerçeveler kullanılır.


Notre Dame'ın iki kanadında bulunan bu pencereler geç gotik dönem bir tarza sahip olup 1250-1260 yılların arası yapılmıştır. Tarz batı façadedeki gömülü olan pencerenin aksine bunların duvarda kabarık bir şekilde durmasından anlaşılır, ki batıdaki pencere erken gotik dönem eseridir. Güneydeki pencerede Yeni Ahit'ten "İsa'nın zaferi" hikaye edilir.

Bu pencereler katedraldeki sayılı renkli camlı pencerelerden olması açısından dikkat çeker, ve Avrupa'da özgün eserler olarak kalmayı başarmışlardır.

Payandalar
Notre Dame de Paris dünyada ana yapıdan ayrı payandaların kullanıldığı ilk binalardan biridir. Bina özgün tasarımında aslında bu payandalar yoktur. Ancak yapım başladıktan sonra gotik mimaride kullanılan ince duvarlar daha da yükseldikçe duvarlarda dışa doğru oluşan gerilimlerden dolayı çatlamalar başlamıştır. daha fazla bozulmayı engellemek için bu destekler düşünülmüştür. Uzun yıllar boyunca eleştirilmişler ve "birilerinin sökmeyi unuttuğu yapı iskeleleri" gibi durdukları söylenerek, katedrale "bitirilmemiş" bir hava verdikleri iddia edilmiştir.

Bazı Rakamlar


*Güney kulesindeki "Emmanuel" adlı çan 13 ton gelir, yalnız tokmağı 500 kilodur.
*1631'de Emmanuel yeniden döküldüğünde kadınların ergimiş olan metale mücevherlerini attıkları ve çanın orjinal rengini buradan aldığı söylenir.
*Katedralin ana kubbesi 34 metre yüksekliktedir.
*Batı cephesindeki kuleler 69'ar metre yüksekliktedir.
*Çan kulesine gitgide daralan toplam 422 basamakla çıkılır.

Yapımı

1160 yılında Paris katedrali "Avrupa'nın krallarının bölge kilisesi" olduktan sonra Piskopos Maurice de Sully tarafından "mağrur görevi için yetersiz" bulundu ve "Paris piskoposu" ünvanını aldıktan kısa süre sonra Sully katedrali yıktırdı. Efsaneye göre Sully Parisin yeni görkemli kilisesinin hayalini görmüş ve orjinal kilisenin dışına bu görüntüyü çizmiştir. Kilisenin yapımı için birçok evi yıktırmış ve malzemelerin taşınabilmesi için bir de yeni yol açtırmıştır.

1163'te Kral VII. Louis'nin hükümdarlığı döneminde başlamış olan inşaatın temel taşını Maurice de Sully'nin mi, yoksa Papa Alexander III'ün mü koyduğu tartışma konusudur, fakat her ikisinin de ilgili seremonide hazır bulunduğu bilinmektedir. Piskopos Sully ömrünün büyük kısmını ve parasını katedralin inşaatına vakfetmiştir.



Batı cephenin ve çarpıcı iki kulesinin yapımı 1200 yılları civarında, sahın henüz tamamlanmadan başladı. Yapım süreci boyunca çok sayıda mimar çalıştı, ki değişik yüksekliklerde görülen değişik stillerin sebebi budur. 1210 ve 1220 yılları arasında dördüncü mimar gül pencerenin hizasını gördü ve 1245 yılında kuleler tamamlandı. Katedralin tamamlanması ise 1345'e uzanır.

Yıllar boyunca kiliseye pek çok org getirildiyse de, hiçbiri binanın yapısına uygun olmamıştır. İlk uygun org Cliquot tarafından 1700'lü yılların başlarında tamamlandı. Cliquot'nun eserinin bir kısmı günümüze kadar dayanmıştır, fakat org 19. yüzyılda Aristide Cavaille-Coll tarafından büyük ölçüde yeniden yapıldı. Ne katedral, ne de org Paris'in en büyüğü olmamasına rağmen Notre Dame'ın piyanisti şehrin en kıdemlisi addedilmiştir. Bu konuda 18. yüzyılda öyle bir rekabet olmuştur ki, dört piyaniste ünvan verilmiştir, ve her biri yılın üç ayı boyunca çalmıştır. Kilisenin en iyi piyanisti 1900-1937 yılları arasında çalan Louis Vierne olarak görülür. daha sonradan çalan orgçular, özellikle Pierre Cochereau orga önemli katkılarda bulunmuşlardır. Yine de orgun orjinal tınısı bugün dahi Cavaille-Coll versiyonuna aittir, ve org yaptığı en iyi enstrümanlardan biri olarak kabul edilir.

Yapılış zaman çizelgesi

*1160 Piskopos Maurice de Sully (Paris piskoposu) orjinal katedralin yıkım emrini verir.
*1163 Temel taşı koyulur - yapım başlar.
*1182 Apsis (Apse) ve koro bölümü tamamlanır.
*1196 Nave (bir kilisenin orta bölümü) tamamlanır. Piskopos de Sully ölür.
*1200 Batı Façade'de çalışma başlar.
*1225 Batı Façade tamamlanır.
*1250 Batı kuleleri ve Kuzey gül pencere tamamlanır.
*1250–1345 Geri kalan kısımlar tamamlanır

Victor Hugo ve Notre Dame

19. yy başlarında Paris şehir planlamacıları katedralin bakımsızlığından ötürü katedrali yıktırmak istemişlerdir. Ünlü Fransız yazar Victor Hugo, halkın ilgisini çekmek için Notre Dame'ın Kamburu adlı romanını yazmıştır. Roman, katedralin kurtarılması için kampanya başlatılmasını sağlayarak katedralin yenilenmesinde büyük rol oynamıştır....

--Kücük KIZ--




Her gün ki gibi kalkıyorum yatağımdan
Kırık,dökük aynamın karşısına geçiyorum
Ama aynadaki ben , ben değilim
Arkaya dönüp baktığımda yıkılan hayallerimle bitip giden küçük bir kız var.
Terk ediyor işte.
Hiç arkasına bakmadan.
Ruhuma bir şeyler dokunuyor.
Can çekişiyorum.
Sanki ölüyorum.
Nefesim kesiliyor.
O giden küçük kıza gel diyorum.
Sesim çıkmıyor
Bir karabasan çökmüş hayallerime…
Küçük kız geri gelmiyor.
Seslendim duymadı …
Ağladım görmedi…
Gitti…
Ardına bir kez bile bakmadan …

Sonradan....




Annem aldı büyüttü beni
sonradan çıktım sokaklara
evim sokaklar oldu
gözlerimle göremediklerimi
kalbimle gördüm
kulaklarımla işitemediklerimi
ruhumda işittim
annem aldı büyüttü beni
korkular diyarına gönderdi
bır çocuktum büyüdüm
erkek oldum, özgür oldum
sonradan gürdüm korktum
annem aldı büyüttü beni
karanlıklar ülkesine gönderdi
karanlıkta kaldım
korktum, korkutuldum
sonradan görmeye başladım
ve sonradan duymaya basladım
duygularımı anlatamadım
korktuklarımdan kaçamadım
annem aldı büyüttü beni
sonradan öldürdü
ruhumda canbuldum ve
ruhumu sattım şeytana
sonradan oldum böle
sonradan olanlardanım ben
sonradan ölenlerden
ve sonradan dirilenlerden

Kabuslar...




Uzandım yatagıma uyumaya çalıstım
ama yapamadım
Kabuslarımdan uyuyamadım
Duvarlara bakınmaya basladım
Boş duvarlara
Beyaz duvarlara
ama korkmaya basladım
Duvarlardan bakan gozlerden kaçamadım
Pencerimi açtım
Dışarıyı izlemeye, sesleri dinlemeye başladım
Bir ambulans sireni duydum çok uzaklardan
Hastaneye yetişmek için son sürat gittiğini gördüm
İçindeki ölümlünün haykırışlarını duydum
Ruhunun bedeni içinde acı çektiğini gördüm
Can çekişen bedeninden fırlayan kanlarını
Kalbindeki kötülüğü gördüm
Yine odama yanlızlıgıma döndüm
Yatagıma uzandım
düşüncelerimden korktum
yanlızlığımdan korktum
onlardan korktum
sizlerden korktum
korkutmayın artık beni
defolun etrafımdan, defolun.

Ruhum Kayıp...




Kırmızı kırmızı damlalar yere dökülür onlar benim kanım, ben değil onlar acı çeker yere düşerken ben acı çekerim siz aptal insanlar bana bakarken çünkü size acırım bana küçümser gibi bakıp karşımda dikilirken

Karanlık bir oda her yer kapkara burda, işte hayat budur herkesi beklerim buraya ama beni yalnız bırakın kendinizde yalnız kalın ancak bu şartla

Hiç bir şey istemem bir parça gülebilmek için ağlamak daha güüzeldir rahatlar insan ne de olsa öyleyse gel sende bu karanlık ortama

Bir kaç damla gözyaşı akar gözümden ama napabilirim ki benimde ruhum kayıp hayatın içinde kalbim kırık param parça bir halde ama karanlığın şartı budur mutlu olmalıyım belki de...

--Korkuyorum...--




Korkuyorum artık yanlızlıktan
Siyah ve karanlık odamdan.
Elbiselerimin gece yarısı canlanmalarından ve
Oyuncak askerlerimin canavarlaşmasından korkuyorum
Korkuyorum artık insanlardan ve bakışlarından
İçsel dünyamdaki hayallerimden korkuyorum
Karanlıklar lordunun, şeytanın beni almasından korkuyorum
Korkuyorum artık yanlızlıktan
Geceleri tek başıma kalmaktan.
Karabasanların her akşam beni korkutuyo olmasından korkuyorum.
Anlamsızca duvarımda beliren iki karanlık gölgeden ve senden korkuyorum artık
Sen kimsin...
Cevabını bulamıyorum kimdin sen
Herşeyden fazla korkuyorum senden
Herşeyden fazla korkutuyosun beni

Türkiyeden Gothic Shop Adresleri

Bazı yorumlara baktım herkezin tek yakındıgı nokta Etekler, pantolonlar veya aksesuarları vs. şeylerin bulamaması. Biraz araştırdım Türkiyede büyük şehirlerde bulunan bazı Gothic shopların adreslerini vercegim dier ildekilerinede artık fuar veya benzeri yerlere bakmalarını yada büyük şehirlerin birine gittinmi adreslere ugramalarını tavsiye edecem..

Unutmadan Eğer Sizinde Bildiginiz Adresler Varsa Yorum Olarak Yazabilirsiniz Bende Buraya Ekleyek Herkezin Bilgilendirilmesini Saglayabilirim.Şimdiden Teşekkürler



Death House Gothic Metal Shop ( İzmir / Alsancak )

İlk Önce isimsiz arkadaşımıza teşekkür iletmek istiyorum yardımlarından dolayı. verdigi Emailden Kişilere Ulaştım ve gerekli bilgileri aldım.

Gothic Aksesuar, Özel Tasarımlar, Gothic Kıyafetler, Grup T-Shirt ve Albüm, Demo - Fanzin, Tatto - Riercing

Adres: 1448 Sok No: 25/A Deep Rock Bar Sokagı (Alsancak İzmir) Tel: 0232 463 22 05



A&N GOTHİC ( İstanbul / Bakırköy )

A&N GOTHIC Bayan giyim mağazası Etekler, pantolonlar, t-shirtler, taytlar, takılar vs. vs...Renk olarak siyah ve bordo ağırlıklı çok orjinal modeller bulunmakta..

Adres: MARMARA ÇARŞISI / BAKIRKÖY (alt katta sağ tarafta)



Ankara Gothic Shop ( Ankara )

Adres: Kizilay Karanfil 1. Sokak Gama Zafir Iş Merkezi Içerisi No:58



Köstebek Gothic Shop ( İstanbul / Beyoglu )

Köstebek gothic shop'ta bulunan ürünlerden bazıları elbise,etek,bluz,eldiven,bot,korse,pantolon,deri mont,deri pantolon,tişört vs.. Ayrıca Nuclear Blast'tan getirtilen aksesuar,bayrak,poster,tişörtlerin yanısıra Özellikle son dönemlerde artan talepler doğrultusunda kişiye özel elbise üretiliyor.
Adres: İstiklal Caddesi Halep Pasajı No:140-95 Tel: 0212 244 98 22

Çanakkale
Adres:Kemalpaşa Mah. Dibek Sok. No:12 Çanakkale Tel: 0286 214 26 57

İzmit
Adres:Alemdar Cad. Soydan İş Merkezi No:34-52 İzmit Tel: 0262 324 99 29

--Dipsiz Kuyu--




Etrafımda onca ses var..ne dıyo bunlar.anlayamıorum.
Hayattan soyutlaşmısım ve hıc kımse benı gerı getıremıyor.
Buna sebep olan ne??bı hıc mı sadece.
İçimde fırtınalar kopuyor, dınmek bılmeyen hem de..
Sessız çıglıklarımı duyamıyor musunuz?haykırışlarımı...
Hayattan zevk alamıyorum zaten uzun zamandır.
Nefes de alamıyorum artık.d
Dipsiz bı kuyudayım ve gıttıkce hızlanarak dusuyorum.
Herkes kuyunun basında ama kimse elını uzatamıyor bana, hızıma yetışemıyor kimse.
Etrafımda kı her insan, her olay duşüşümü daha da hızlandırıyor.
Etrafıma bakıyorum her taraf karanlık.her yer sımsıyah.
Aydınlık çok uzaklarda artık.
Kurtulmak için çırpınıorum ama nafile.
Her çırpınışımda daha da dıbe batıyorum.
Son çırpınışlarım artık bunlar ama kimse farkında degil bunun...
vee artık pes edıyorum.kendımı bırakıyorum yavaşça kuyunun dipsizliğine...
Kulaklarımda sadece düşüşümün vızıltısıyla kaçınılmaz sona yaklaşıyorum...

-Kırık Gölge--




Sudaki aksi aynadakini tutmayan
Nasıl göründüğünü hiç bilmeyen
Yine de hava ayaza çektiğinde
Kürkünü giyip türlü maskelerle bezenen
Bağrında yetiştirdiği güllere inat
Her daim kusmuk kokan
Kupkuru dudaklarını yalarken birden
Kaderin ıslak ellerinden kayan dünyanın yırtık zarından sızarken
Kırık bir gölgeyim,sakın elleme beni ...

--Cansız Beden--




Yine her şey o kadar tuhaf gelıo kı.

Yine karmakarısıgım. ve yine.

Yine eskı ben.

Değişen bışı gerçekten yok mu yoksa ben mı kendı mı kandırıorum.

Nefes de alamıorum yine.

Boguluorum.yanımdan gölgeler geçio sadece.

O kadar ruhsuzlar ki.yardım edin.

Boğuluorum. hayır kimse dönüp bakmıo.

Kimsenin umrunda diilim. daa yuksek bagırıorum.YARDIM EDİN!!.

Yine kimse bakmıo. karşılarında duruorum işte.

Ama bı tuahaflık var. beni göremiolar.

Etrafıma bakıorum.kimse kalmamış artık sokak bomboş ama orda bişi duruo.

Yavasca yaklasıorum.

Korktugum şey mı acaba. kalbım öle hızlı çarpıor kı.

Ya da artık çarpmıo mu.

Artık başındayım o bişeyın.kanlar içinde yerde yatan cansız bedenimin başında duruorum...

--Hep Aynı--




Karışığım hala.yine kayboldum.

Ya da hep mi kayıptım.

Nerdeyim soruma cvp bulamıorum aylardır.

Ne yapıorum ben.

Sadece uzaklaşmak ıstıorum her seyden. ama olmuo.

O kadar bağlamışlar ki beni zincirlerle.bi adım bile uzaklaşamıorum.

Gittıkçe yalnızlaşıorum.

Yalnızlığa daa fazla alışmaya başlıorum. hatta sevmeye.

Kimseyı de artık ıstemıorum yanımda.sadece ben ve düşüncelerim.

Onlara hukmedemıolar sadece.

Kalabalığın içinde kayboldum yıne.yıne onlarca ses.

Yine onlarca goruntu.yıne onlarca hayat.hepsi beynıme aynı anda üşüşüo.

Duymak ıstemıoum hıc bısı.kulaklarımı kapıorum.

işe yaramıo....

Ölüm Neredesin




Ölüm Nedir

Cennetle Cehennem arası bir çizgi
Nede Azraille Verilen Bir Mücadele
Ölüm Varlıgımın veya Yaşadıgının Bile Hissedilmemesi
Ben Karanlıgı Seçtim Hiç Degilse Ölümden Korkmuyorum
Ya Siz Benim Karanlıgımdan Bile Korktunuz
Yalnızım Ve Her Damla Kanımı izliyorum
Belki Ölecegim,
Yaşama Dair Bıraktıgım İzlerim var Artık
Benden Akan Her Damla Kan.
Bu Benim Yaşamım Ölümü İzliyorum
Bıktım Artık Sizden
Dışlar Gibi Bakışlar Hayatın Sonsuzlugu
ölüm ölüm ölüm nerdesin...
Beni Bari Karanlıgımda Yalnız Bırakın
Aslında Ben Böyle Mutluyum
ölüm ölüm ölüm nerdesin...

--Kaybolan Gölge--




Cehennem cennet seçim Hakkımız var
Ölüm yaşam Sevmek sevilmek Yine var
Peki Siz Bizi Karanlıga iterken hak verdinizmi
Bize hesap sorarken aslında bizi itenler sizdiniz
hayat size aydınlıksa bize karanlık
Biz gölgemize sıgındık
Her zaman küçümsediniz
Anlamadınız
Biz gölgemizde mutlulugu bulduk
Sizin güneşineşinize bakarak bulamadıklarınızı
Hep öğüt dinledik bizi dinleyen olmadı
Aşklarımız bile bize hayal gibi
Seviyoruz terkediliyoruz
Seviyoruz aldatılıyoruz
Sevmek bizi üzülüyor
sadece izleyebiliyoruz
Aynı günbatarken kaybolan gölgemiz gibi
Yavaş yavaş usulca karanlıga gömülüyoruz
Ama bir gün
Bizde sizi izleyecegiz
Acıyacagız aynı sizin bize yaptıgınız gibi
Ozman bizi anlayacaksınız...

Gothic Nedir ??




Kelimenin etimolojik olarak Miladdan sonra 5. yüzyıl civarlarında İskandinavya dolaylarından çıkıp gelen ve Roma imparatorluğu'na bir süre kök söktüren (ve böylece kendi sonlarını da hazırlayan) Germenik ırk Goth'lardan geldiği aşikardır, fakat bu kelime sonraları farklı anlamlar da kazanmıştır. İngiliz medeniyeti politik anlamda rakipleri olan Fransa ve İspanya'ya olan köksel ve ruhsal üstünlüğünü kanıtlamak için "gothic"i kendine sıfat bile yapmıştır. (Tabi İngiliz ırkının ataları kahraman jutelar ya da gete'lerden de ilham alınmış olabilir burda) ama yine de gotik kelimesi tarihte uzun bir süre "barbar", "yaban", "sivilize olamamış" anlamlarında olumsuz bir sıfat olarak kullanılmıştır. İlkel ve dar kafalı insanlarla/ülkelerle özdeşleştirilmiştir. Özellikle sonraları 18. yüzyılda rasyonalizm ve sanayileşmeyle beraber gotik artık olumsuzdan da çıkıp küçük düşürücü bir sıfat olarak kullanılmıştır. o dönemde kendilerini medeniyetin doruklarında, "biz olduk artık" havalarında gören avrupa toplumları, kendilerini fazla kaptırdıkları bu mantık ve bilim gerçekleriyle gotik edebiyatı (ya da daha genel anlamıyla "romans"ları) yerin yedi kat dibine gömmüştür. Okumanın bir insan ihtiyacından ziyade toplumsal sınıflara göre yazıldığı çizildiği bu dönemde burjuvazi, tıpkı kendi akıllarının erdiği tek şey gibi "yararcılık" kokan romanlara yönelmiş, romanlar neredeyse "standart edebi eser"ler konumuna gelmiştir. (Hatta ilk dönem romanlarında protagonist bir hana girerken yazar "şu han bilmemne şehrinin bilmem ne sokağında, konaklamak için ideal gidin görün." gibisinden direk okuyucunun gerçek hayatında işine yarayacak notlar yazarmış.) Ama bu aşırı gerçekçilik ve "ne görüyorsam o var"cılık bir süre sonra insanoğlunu tatmin edemeyecek düzeye gelmiştir. Çünkü insanlar maneviyatlarını, hayalgüçlerini ve yaratıcılıklarını daha fazla aç bırakamamıştır. (Bir nevi sentimentalizm ya da agnostizme yönelme isteği) edebiyat ve genel olarak sanat kendini bu açmazdan kurtaracak yollar ararken romantizm gümbür gümbür gelmiştir. Endüstriyel şehir hayatının, bununla beraber doğan toplumsal sınıf ayrılıklarının ve haddinden fazla yararcılığın insan ruhunu bozduğuna, toplumları giderek çürüttüğüne inanan bu edebi akım giderek yayılmış, çoğunluğun genel tavrı haline gelmiştir. Hayalgücü ve duyguların tekrar yükseğe çıkmaya başlamasıyla gotik edebiyat da uyarılıp yattığı mezardan çıkmıştır nihayet. En fazla Amerika olmak üzere Avrupa'da bu yazına gereken önem verilmeye başlanmıştır artık. Bu periyoddan Viktorya dönemine kadar özellikle İngiltere'de çok güzel tadından yenmez eserler çıkmıştır. Sonraları yine ait olduğu gölgeye çekilecekken yirminci yüzyılda yeni bir ivme kazanmıştır gotik. Çernobiller, kirlilik problemleri, dünya savaşları derken tüm dünya toplumlarının kapıldığı karamsarlık havasından kaynaklanıyor olsa gerektir bu. Çünkü gotik bu yaşamı sorguladığı gibi ölümü ve diğer dünyaları da merak eder. Meraktan da öte bundan haz duyar. İnsanın görünen kısmından ziyade sinik ve kaotik yüzlerini irdeler. Bu yüzden yirminci yüzyılda karamsarlığın ve içselliğin sembolu haline gelmiştir gotik. Sadece edebiyatla kalmamış, sinemaya (malum, tonlarca gotik film), müziğe (gotik rock, gotik ****l, endüstriyel gotik vesaire) ve modaya da (taş gibi gotik hatunlar, kendilerini crow sanan satanist zibidiler) sıçramıştır. Günümüzde "Gotik nedir?" sorusuna insanların önce bir afallaması, "nasıl anlatsam?" demesi de bu yüzden zaten.

* Got Sanatı ya da Barbar Sanatı olarak da anlamı vardır. İtalyanlar Roma İmparatorluğu döneminde dünyanın bir numaralı gücüyken, Alman kabileleri got ve vandalların topraklarını işgali nedeniyle büyük bir öfke duymaktaydılar. Bu yüzden aydınlanma devri yani Rönesans ile yıkılış dönemi arasındaki döneme, buna sebep olanların isimlerini, got ve vandalları koydular. Got Sanatının dışında, güzel şeylerin yıkılıp yakılmasına da vandallık demişlerdir.


* Gothic mimari 12-16. yüzyıllar arasında avrupada kullanılan, sivri kemerler, kaburgalı kubbeler ve ayrıntılı süslemeleri ile hemen tanınan mimaki akıma ve bu tarz mimariye benzeyen diğer mimari akımlara verilen isimdir. Gotik edebiyat özellikle 18. yy sonunda popüler olan, karanlık, grotesk ve doğaüstü olayları işleyen edebi türe zaman zaman verilen isimdir. En belli başlı örnekler için (bkz: frankenstein) (bkz: dracula) (bkz: dr jeykll mr hyde)


*Gotik müzik heavy ****l ve punk arasında bir tarzdır: "Gotik muzik heavy ****l olmakla beraber punk ile ilişkisi oldukça zayıftır. Daha çok orta çağ ve barok döneme ait klasik müziğin heavy ****l'le iç içe geçtiği estetik yönden kuvvetli bir tarza sahip olup bu yönden punkın tam tersi bir duruş sergiler."

*Gotik moda ise genelde her nedense özellikle teenage kızların, özellikle de The Crow filmlerinden sonra daha da benimsediği bir moda. tercihen deri, siyah giysiler giyilir ve ceset gibi, vampir gibi bembeyaz makyaj yapılır, saçlar uzun, çeşitli renklerde, tırnaklar da bir o kadar uzun ve renk renktir. Kollarda boyunda boş yer kalmayana kadar takılar istenirse takılabilir, vaciptir. Her gothic genç kızın gönlünde pumpkin king jack gibi bir sevgili sahibi olma hayalleri vardır. Gothic komünity üyelerinin milli bayramı helloween, milli içecekleri red wine, başkentleri gotham city'dir.

* "Gotik italyanların rönesansda kuzey ortaçağ sanatını tanımlamak için kullandıkları kelimedir. Bu, onlar için barbarlık anlamına gelen bir kelimeydi. Gotiğe korkunç, şatafatlı ve grotesk gözüyle bakılırdı. Aslında bir çok durumda öyleydir, ancak bazılarına göre hayatın kendisinin korkunç, şatafatlı ve groteks olduğu bir dünyada o mükemmeldir. Dualizm ön plandadır, her şeyin iki yüzü olduğu insanlar beden ve ruh, iyi ve şeytan oldukları, tozdan yaratıldıkları halde cenneti isteyebildikleri savunulur. Esas olarak onca yıl boyunca çok sayıda insanın üstünde çalışması ve farklı fikirlerin kaynaşması sonucu ortaya çıkan korkunç görünümlü ve şatafatlı mimari akımın hayranlıkla karşılanıp yaşam tarzı olarak belirlenmesidir. Çok fazla fikirin kaynaşmasıyla oluşan bir tarzı insanlar sadece peşinden gitmek için standartlara sokmuştur; gotik siyahdır (kötülük ve çirkinliğin temsilcisi şeytani olan), gotik kandır (siyah üstüne kırmızı yazılı web siteleri, siyah deri giysili kırmızı saçlı kırmızı rujlu genç kızlar), gotik şatafattır (boş yer bırakmayan takılar) demişlerdir

Gothic Rock



Gothic rock, 1970'lerin sonlarında ortaya çıkmış bir rock türüdür. Kısaca goth rock olarak da adlandırılır. Gothic rock'ta çoğu rock türünde olduğu gibi elektro gitar, bass gitar, bateri, solo gitar kullanılır; ama diğer rock türlerinden kendisini ayıran özelliği ise ek olarak drum machine ve synthesizer enstrümanlarının kullanılmasıdır. Bu türün gruplarının %90'ı kadın vokalist kullanır!! ne güzel

Gothic deyince akla bir değil birden fazla kavram geliyor, şimdi gothic iskandinavdır, hayır hayır amerikandır, siyah saçla gothic olunur, gothic olmak için şatoda oturmak lazım falan gibi çıkarımlar biraz havada kalıyor.Gothic, sanatsal-kültürel açıdan bakacak olursak ortaçağda romanesk dönemi takiben ortaya çıkmış bir akımdır, alası da fransa’dadır, iskandinavya’da değil, kaldı ki goth denen kelime iskandinavyada yaşamakta olan o zamanlar ağırlıklı olarak danimarka kökenli nüfusu kapsamaz, tarihten vizigotları ve ostrogotları hatırlayalım. (roma imparatorluğunun yıkılmasına sebep oldular hani kavimler göçü falan. Gothic kelimesi barbar sanatı tanımlaması yapmak için kullanılmıştır. En büyük özelliği de kendini mimaride göstermesi ve sürekli katedral yapılmış olmasıdır. Notre dame, Chartres St. Denis Arles ve diğerleri hem hepsi Fransa’dadır hem de hepsi meryem’e adanmıştır,pagan döneme, mistisizme göndermeleri olan, bir yandan ortaçağ baskısı yaşanırken bir yandan okültizmin alıp başını yürüdüğü dönemler bunlar.Gothic tarz bir çok sanat alanında kendini göstermiş bir tarzdır..Bunları özetlersek:

Gothic mimari 12-16. yüzyıllar arasında avrupada kullanılan, sivri kemerler, kaburgalı kubbeler ve ayrıntılı süslemeleri ile hemen tanınan mimari akıma ve bu tarz mimariye benzeyen diğer mimari akımlara verilen isimdir.

Gothic resim deyince de bol bol yaldız kullanımı, ciddi suratlı meryem ve isa figürleri, dini hikayeleri bakanın gözüne soka soka anlatma anlayışıdır.

Gothic edebiyat özellikle 18. yy sonunda popüler olan, karanlık, grotesk ve doğaüstü olayları işleyen edebi türe zaman zaman verilen isimdir. En belli başlı örnekler Frankenstein, Dracula, Dr Jeykll Mr Hyde..

Gothic moda ise genelde her nedense özellikle teenage kızların, özellikle de ”The Crow” filmlerinden sonra daha da benimsediği bir moda. Ayrıca belitmeden geçemicem The Crow da gothic giyim akimini baslatmis olan bir film degil , o akimdan etkilenmis olan bir filmdir.Tercihen deri, siyah giysiler giyilir ve ceset gibi, vampir gibi bembeyaz makyaj yapılır. saçlar uzun, çeşitli renklerde, tırnaklar da bir o kadar uzun ve renk renktir. kollarda boyunda boş yer kalmayana kadar takılar istenirse takılabilir, vaciptir. her gothic genç kızın gönlünde pumpkin king jack gibi bir sevgili sahibi olma hayalleri vardır. gothic komünity üyelerinin milli bayramı helloween, milli içecekleri red wine, başkentleri gotham city’dir…))

Benim en çok ilgilendiğim yanı Gothic müzik..Gothic müzik( Goth Metal de denir) heavy metal ve punk arasında bir tarzdır. Olur mu hiç, değildir: “Gothic” muzik heavy metal olmakla beraber punk ile iliskisi oldukca zayiftir. Daha cok orta cag ve barok doneme ait klasik muzigin heavy metal’le ic ice gectigi estetik yonden kuvvetli bir tarza sahip olup bu yonden punkin tam tersi bir duruş sergiler.

Doom metal, heavy metal ve orjinal gothic tarzının arasındaki geçiş gibidir. 1990’ların sonunda Avrupa ve A.B.D. topraklarında ortaya çıkan bu tarzı aslında kategorize etmek çok zordur. Bazı dinleyiciler ve müzisyenler, metalin konsepti hakkında çok katıdırlar; onlar için belli bir tür ve o türlerin alt kolları vardır. Fakat bazı dinleyiciler ve müzisyenler de böyle ayrımlara sonuna kadar karşı çıkarlar.

Metal ezgileri barındırmayan türlerden etkilenip, onları metal ile harmanlayan bir türdür gothic metal. Aslında Gothic metal; Celtic Frost, bir kaç yıl sonra Paradise Lost ve Theatre of Tragedy gibi, bayan vokal, melodik klavye ve ağır doom riffleri kullanan gruplardan evrimleşmiştir. Type O Negative, My Dying Bride ve Anathema gibi gruplar da temel olarak insanı ürperten klavye ezgileri ve ağır hüzünlü havasıyla dikkat çeker. Bayan vokalleri ve death metal gırtlağıyla metal tarihinin ilk gothic şarkısı olarak Paradise Lost’un “Gothic” albümündeki aynı isimli “Gothic” gösterilir. Albüm, The Gathering gibi gruplara hatta Paradise Lost’un kendisine bile ilham kaynağı olmuştur. Theatre of Tragedy, Tristania ve Sins of Thy Beloved gibi Norveçli gruplar, zaten müziğin var olan karanlık ve iç acıtan havasına eşsiz vokaller ekleyerek goth metali bambaşka boyutlara taşıdılar.

Ortaçağa ait klasik öğelerin de - Gregorian İlahi koroları, kilise orgları, yan flütler, viyolonlar ve operatik bayan vokaller- eklenmesiyle doom metal riffleriyle bezenmiş olan müzik, kendi sağlam yapısının üzerine bir kat daha çıkarak büyüleyici bir tarza dönüştü. “İskandinav Goth Metal” olarak bilinen tarz sık sık black metale kaymasıyla birkaç tür dinleyicilerinin dikkatini çekti.

1990’ların sonlarına doğru gelirken ortaya daha yumuşak bir goth metal tarzı çıktı. Bu tarzı benimseyen gruplar da temel olarak kendilerine bayan vokali belirlediler ama doom metal öğelerinden ve erkek death vokallerden uzak durdular. The Gathering, Within Temptation, Lacuna Coil ve Lacrimosa gibi gruplar bu tanıma uyan soft gothic gruplarıdır. Bu gruplardan bazıları aynı zamanda müziğe elektronik sesler veya klasik rock müziğini ekleyerek daha geniş kitlelere yayılma amacı güttüler. Genel olarak Gothic metal’in sözleri de belirli konular üzerine sabitlenmişti; din ve Tanrı, cennet-cehennem, romantizm, korku, depresyon, matem, boşluk ve ölüm. Dünyayı baz alacak olursak, Gothic Metal genel olarak Kuzey Avrupa’da özellikle de Norveç’te metal türleri arasınada en yaygın olanıdır.

Pek cok abuk doom grubu da ne yazik ki gothic olarak nitelenmektedir...ama gothic muzikle en ufak bir alakalari yoktur.

gothic;karanlık ışığı yaratır ve karanlıgın ışığını yayar...gothic;diger ınsanların bakmaya korktugu şeylerde guzellıgı ve gizemi görürr...gothic;istedıgın yolda ıstedıgın gıbii hayatını yasamaktır...gothic;herhangı bır ınsandan farklı olabılmelıdır...gothic;ahlak ve aklın bedenıdır...gothıc;eskimez,yaşlanmaz...gothic bır yasam tarzıdır...gothıc karanlık we sehwetlidir.gothic;acı içinde tutkuyu,ihtirası we öfkeyi;güzelliğin içindeki iticiliği;umutsuzluk içindeki rahatlığı ve teselliyi bulur... gothic;gercek dedıklerimizin yüzü üzerine düşen karanlık bir gölgedir....

Gothic Metal



Gotik metal (gothic metal ve goth metal olarak da bilinir), bir heavy metal alt türüdür. Heavy metal'in agresifliği ile gotik rock'ın karanlık ve melankolik atmosferini kombine eder. 1990'ların başında death/doom çıkışlı bir tür olarak ortaya çıkmıştır.

Türün öncüleri Paradise Lost, My Dying Bride ve Anathema adlı İngiliz gruplardır. Diğer öncüler ise ABD'li Type O Negative, İsveçli Tiamat ve Hollandalı The Gathering gruplarıdır. Norveçli topluluk Theatre of Tragedy, bugün gotik metal'de yaygınlaşan erkek brutal vokal ile kadın temiz vokalin birarada kullanıldığı "beauty of the beast" tarzını geliştirdi. 1990'ların ortalarında Moonspell ve Cradle of Filth grupları black metal'le gotik elementler eklediler. Sonlarında ise Tristania ve Within Temptation, senfonik metal'i gotik metal ile kaynaştırdı.

21. yüzyılda The 69 Eyes, Entwine, HIM, Lullacry, Poisonblack, Sentenced gibi ticari grupların yetiştiği Finlandiya başta olmak üzere Avrupa'da gotik metal popüler bir türdür. ABD'de ise yalnızca Nightwish (Finlandiya), Lacuna Coil (İtalya) ve Evanescence (ABD) ticari başarı elde etmişlerdir.

Gotik metal'in müziği karanlık olmasıyla tanınır. "Karanlık" sözcüğü burada "derin, depresif, romantik, tutkulu ve yoğun" anlamı taşımaktadır. Gotik metal, "gotik rock'ın karanlıklığı ve depresifliğinin heavy metal ile karışımı" olarak da tanımlanır. Gotik metal için "gotik rock'ın soğuk ve kasvetli atmosferi heavy metal'in agresifliği ve gürültülü gitarları ile birleşimi" diyen All Music Guide, "gerçek gotik metal her zaman direkt gotik rock'tan etkilenmiştir - hafif ve ince sintisayzırlar ve ürkütücü temalar gitar rifleri kadar önemlidir"

Gotik metal, icra eden grupların "yavaş ve aşk temalı"dan "orkestral ve abartmalı"ya kadar farklı yerlere taşıdığı bir türdür. Türün mimarları Paradise Lost ve My Dying Bride'ın doom metal geçmişi Artrosis, Ava Inferi ve Draconian tarafından devam ettirilmiştir. Moonspell'in ilk çalışmalarının ve Cradle of Filth'in black metal'e yakın olan müziği Graveworm, Drastique ve Samsas Traum tarafınca takip edildi. Tristania ve Within Temptation'ın başlattığı senfonik metal çıkışlı olan hali ise Epica ve After Forever'ın da yaptığı çeşitlemedir. Onun dışında gotik metal'i; death metal (Trail of Tears), folk metal (Midnattsol) ve alternatif metal (Katatonia) ile birlikte görmek de mümkün.

Gothic Edebiyatı



Gothic, bireyin kendi ic korkularini, saplantilarini sonuna kadar kurcalayan bir korku tarzi olarak edebiyatta da kendini gostermistir. korku ve fantastik edebiyat uzerinde gotigin buyuk etkileri vardir. gotik edebiyat, dehsetli, korkulu, akil disi hikayelerin yazildigi, cok detayli tasvirlerin kullanildigi, okuyucu icin surukleyici ve merak uyandirici bir edebi akimdir. bu tarzin romanlarinda, tipki diger gotik turlerinde oldugu gibi ortacag ortamlari ve karanliklar hukum surer. konularda genellikle, modern insanin kabul etmedigi varliklar bulunur. batil inanclar, hayaletler, buyuler, belirsiz ve guvensiz ortamlar... kahramanlar ise eskiyalar, sovalyeler, kesisler gibi o donemin insanlaridir.

ve sahneler asla modern sehirlerden secilmez. hikaye o donemin sehirlerinde gecse de, olaylarin vuku buldugu yerler genellikle karanlik ormanlar, issiz manastirlar, karanlik ve bos satolar, yolu izi olmayan mekanlardir. ic sahnelerde yuksek duvarlar, karanliklar, ucsuz bucaksiz galeri ve labirentler, beyaz ve mavi ay isigi kullanilir. ay isigi dev vitraylardan iceri vurarak golgeleri oynatsa veya kahraman nadiren bir somineye, mesaleye denk gelse bile, sonu gelmeyen karanliklara bunlarla care bulamaz.

aslinda gotik edebiyat, modern romanciliga, bilimsellige bir karsi cikis olarak da kabul edilebilir. her seyin somut olmasina karsilik olarak mistisizmi, metafizigi ve hayal gucunu ifade eden, sanati fanteziden koparmayan bir edebiyat turudur.

gunumuzde otoriteler dahi zaman zaman gotik edebiyati fantastik edebiyatla karistirsa da, edgar alan poe, h.p. lovecraft gibi isimler gotik edebiyatin en buyuk ustalaridir ve baska yerde siniflandirilamazlar

Avrupa Gothic Tarihi



Paradise Lost 1991'de "Gothic" albümünü çikardiginda, kimse bu ikinci albümlerinin bizleri yepyeni bir türle 'Gothic Metal'le tanistiracagini
bilmiyordu. Bu albümde "Paradise Lost", doom ve death metallerden elementler kullanip bunlara Nick Holmes'un erkeksi ve Sarah Marrion'un duru
seslerini eklemisti. Ingiltere'ye kalsaydi kadin vokaller fazla ilgi görmediginden bu hikaye burada biterdi elbet. My Dying Bride ve Anathema
kadin vokalsiz bu isi sürdürenlerin basini çektiler. (Arada Sarah diye birini kullandiysalar da su anda kimse nerede oldugunu bilmemekte bu
kisinin..)

Avrupa`nin diger ülkelerinde durum farkliydi tabii ki. 1992'de Hollandali grup "The Gathering" Bart Smits`in kükredigi ve Marike Groot`un
sakidigi ilk albümleri "Always..."i yayinladi. 1995`teki üçüncü albümleri "Mandylion"la bir devrim gerçeklestirdiler: Bart kovuldu ve
"Anneke Van Giersvergen" tahti ele geçirdi.

Ayni yil, "Theatre of Tragedy" adli grup Norveçte ilk albümlerini yayinladi. Albümde "Raymond I Rohonyi" ve "Liv Kristine Espenaes" yine
yumusak kadin ve sert erkek vokali örneklemelerine katkida bulundular. "Velvet Darkness They Fear" ; grubun 1996 çikisli albümü; 1994`te
yayinlanan "The Third And The Mortal" demosu "Sorrow" ile birlikte Norveç açisindan satir basi sayilirlar. Bu çalismalarda geleneksel müzikle
birlesen sert gitar rifleri hem gruplarin hem de gruplarin ürettikleri müzik olan "gothic metal"in daha genis kitlelere yayilmasini saglamanin yanisira
ülkeyi de oldukça etkiledi. Netekim Norveçli gruplarin çogu röportajlarinda "Paradise Lost"un adini ansalarda çogu hem kendileri gibi Norveçli
hem de gizemli vokal "Kari Rueslatten" ve grubu "The Third And The Mortal"a da çok sey borçludurlar. Female vokalli, dark metal yapan gruplar
Norveçte yükselise geçerler. Içlerinden biri etkileyici vokalisti yada baska bir deyisle "Attractive Frontwoman" "Vibeke Stene" ile biraz daha
yükselir, "Tristania". Takip eden gruplar "Sins Of Thy Beloved", "Madder Mortem", "Sirenia" oldular. Norveç hala "Paradise Lost"un kadin ve erkek
vokalleri karistirma gelenegini takip ediyor fakat bu genellemeye "Madder Mortem" ve "Trail of Tears" katilmamakta. "Trail of Tears" çok sevgili
bayan vokali gruptan atip "Green Carnation"dan "Kjetill Nordhus"u getirdiler.

Hollanda cephesinde 1997`de ilk albümleriyle "Within Temptation" göze batan gruplardandir. Vokalist "Sharon den Adel" baslarda onlarin da Paradise Lost`tan
etkilendigini itiraf ediyor. "After Forever", "Autumn" ve "Epica"nin ise ayni yil "Angels Fall First" albümünü çikaran "Nightwish"ten etkilendigini
düsündügünü söylüyor. Finlandiyali grup Nightwish sirasiyla "Oceanborn" (1999), Wishmaster (2000), "Century Child" (2002) ve "Once" (2004) albümleriyle
kendine hatiri sayilir bir kitle olusturdu. "Within Temtation" ise 2000 tarihli "Mother Earth" albümünün getirdigi basarinin molasini 2004`ün sonuna kadar
sürdürürken, pesinden pek çok grubu sürüklemeye baslayan Nightwish Avrupa`yi fethetmeye kafasina koymustu.

Tamami Hollanda kökenli olan "After Forever" 2000, "Autumn" 2001, "Epica" ise 2003`te kuruldular. Fakat kurulur kurulmaz "Epica" kendilerine
hiçte hos olmayan "Replica" daha bir Türkçelestirmek gerekirse "KOPYA" nickname`ini aldi.

Peki Avrupa`nin geri kalani? Fransada "Penumbra", Hirvatistanda "Ashes You Leave", Italyada ise "Lacuna Coil" Avrupada adini sikça duyuran diger gruplardandir.
Almanyada "Gothic metal" popüler bir tür olmasina ragmen, ülke "Flowing Tears" disinda adi duyulmus baska gruba evsahibi olmamistir. Lüksemburgda
"Erben der Schopfung" (Daha sonra grubun adini insancil davranip "Elis" olarak degistirdiler), Avusturyada ise Nightwish`in birebir kopyasi "Edenbridge" boy göstermistir

Gothic Müzik Grupları



Gothic Müzik grupları..

Cradle Of Filth
Darkwell
Epica
Evanescence
HIM
Lacrimosa
Lacuna Coil
Moonspell
Paradise Lost
Theatre Of Tragedy
Trail Of Tears
The Gathering
Therion
Tristania
Within Templation

--Gothic Mimarlık--




Roman mimarliginin(Bk ROMAN SANATI VE MIMARLIGI) altin çaginin sonunda(XII. YY.) ortaya çikan gotik mimarlik, gotik üslubunun bütün öbür sanat biçimlerinden daha uzun ömürlü olarak XVI. yy.a kadar sürmüstür.

Gotik üslubunda yapilan çok sayida çarpici din disi yapiya karsin, yeni mimarlik üslubu özelikle, mimarlikta Ortaçag'in en verimli alani olan kiliselere en güzel yapitlarini vermistir. 1400 yillarinda gotik mimarligin Avrupa'nin her yanina yayilmasina karsin, en gelismis örnekleri Fransa'nin kuzey kesiminde, Paris çevresinden Saint-Denis ve Chartres'i da alarak Champagne bölgesine kadar uzanan bölgede verilmistir. Bu bölgede XII ve XIII. yy'larda yapilan bir dizi katedralde gotik mimarligin temel yenilikleri ortaya konmustur.

Roman mimarligi ile gotik mimarligi arasindaki temel ayrilik destek sorununu çözme biçiminde yatmaktadir. Roman mimarliginda yapinin bütün agirligini duvarlar tasir ve böylece, insanda bir denge, bir kütle duygusu uyandirir; oysa gotik katedrallerde, bu agirlik, direkler ve payandalara yüklenmistir; direk ve payandalar, ustaca yapilmis bir kemer sistemiyle birbirine baglanmis distan da destek kemerle berkitilmistir; bütün bu özellikler insanda, yapinin gökyüzüne yükseldigi düsüncesini dogurur.

Gotik mimarligin yeni nitelikleri özenli kirik-kemer, destek-kemer, sivri-kemerler olusturmak için birlesen silmelerin kesisme noktalarina olusturmus tonozlarin (kaburgali tonozlar)kullanimina baglidir. Hafif hareketli bir çatki görünümündeki yapi iskeletinin bu yolla hantalliktan kurtarilmasi, hem kesisen güç çizgileri arasinda dengeyi gösterir, hem de sahnin isik almasini kolaylastirir. Gerçekten artik birer destek olmaktan çikan duvarlarda genis pencereler açilmis duvar resimlerinin yerini içeriye renkli ve hafif bir isigin süzülmesini saglayan ve gökyüzünden yere yansiyan Tanri bagisinin simgesi sayilan vitraylar almistir.

Önceleri çok sade olan cephelerde, zamanla zengin süslemelerle bezenmis genis kapilar açilmis çok sayida heykel ve alçak kabartmalara yer verilmistir; bunlar âdeta, tasa aktarilmis dinsel yâda din disi görüntülerin sergilendigi gerçek birer yapit niteligindedir. Gene cepheler kare ya da sekizgen kulelerle bu kuleler de bütünün yukari dogru yükselmesine katkida bulunan külah ya da oklarla süslüdür.

Çok yönlü olan gotik mimarlik, kisa sürede gelisti çesitli dönem ve ülkelere göre çogu kez birbirinden farkli görünümler kazandi.1140-1190 arasindaki ilk dönemde île-de-France'ta daha sonra da Fransa'nin her yaninda çok sayida katedral yapildi; bunlar arasinda Noyon (1150), Laon, Notre-Dame(Paris'te 1160)Chartres (1195-1260 ) katedralleri sayilabilir.1190'a dogru, bu yeni üslupta çalisan mimarlar sanatlarinin en üstün düzeyine ulastilar ve 1190-1260 arasinda gotik sanat altin çagini yasadi. Reims (1211-1481),Bourges, Beauvais, Amiens katedralleri bu dönemde yapildi.


Yavas yavas mimarlik yapilarinin yetkinligi gün geçtikçe artan yukariya yükselme kavgasiyla bozuldu ve gotik üslubunun yerini"pariltili gotik"üslubu aldi(1260-1380) bu dönemde Metz ve Strasbourg katedralleri yapildi. Pariltili gotige denk düsen "dikey üslup" un gelistigi Ingiltere'deyse gotik mimarlik baslangiçta Fransiz gotigine yakindi ama kisa sürede çok farkli esin kaynakli ve son derece özgün yapitlarla ondan ayrildi. Sivri kemer olusturan silmeler destek kemerler kaburgali tonozlar, destek olmaktan çikip süs niteligi kazandilar.

Gotik mimarlik Italya' ya XII. yy. da Citeaux rahipleri tarafindan götürüldü bu rahipler çok sayida manastirin (Fassaova, Casamari ,San Galgona )yapimina ön ayak oldular söz konusu yapilarda üslup son derece ari ve Fransa'daki örneklerine yakindir.Ancak bunlar üslubun kural disi örnekleri sayilir; çünkü çogu zaman gotik üslup bu ülkede çok yaygin olan roman üslubu ögeleriyle çakismis bu nedenle de bazen tutarsiz ama çogunlukla özgün yapilarin oraya çikmasina yol açmistir.

1380-1540 arasinda Avrupa gotik üslubu yeni bir evrim daha geçirerek "alevli gotik" adini aldi. Artik süs ögeleri mimariyi geride birakarak ön plana geçmisti; kisa süre sonra, kendilerini tastan danteller gibi saran çok sayida heykel ve süslerin altinda yapilar nerdeyse gözden silindi. Bu evrim özellikle Ingiltere'de daha da belirginlesti "dikey üslup"un yerini süslü üslup aldi; Almanya'daysa güçlü ve gerçekçi bir heykelcilik anlayisi, Fransa'daki yapilarin ölçülük ve zarifligine ters düsen bir cosku ve zenginlik ortay konmasina yol açti